Welcome to Our Website

Orhan Pamuk’un Gazze konusunda suskunluğunun nedeni anlaşıldı

İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne saldırıları 45. gününde artarak sürüyor. İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne 7 Ekim’den bu yana düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısı 5 bin 600’ü çocuk, 3 bin 550’si kadın olmak üzere 13 bin 300 oldu.

Tüm dünyada ve Türkiye’de İsrail’in saldırıları tepki ile karşılanıyorken NOBEL ödüllü yazar Orhan Pamuk konu hakkında hiç bir açıklama yapmadı. Savaşın başladığı günden beri İsrail ve Gazze ile ilgili hiçbir fikir beyan etmeyen Pamuk için Gerçekedebiyat.com’da bir yazı kaleme alındı.

“Nobel ödüllü dünya çapında tanınan yazarımız Oran Pamuk’un, Gazze’de İsrail’in katliamları karşısında ne düşündüğü giderek daha çok merak edilmeye başlandı.

Üstelik 3 Kasım 2023’te Mersin Kent Ödülü alırken –Gazze’ye oldukça yakın– bu kentteki konuşmasında İsrail’in katliamları nedeniyle tek söz etmemiş, hatta alay eder gibi yine babasının yazarlığı üzerindeki etkisi üzerine konuşmuştu.” denilen yazıda şu ifadelere yer verildi:

“Çok doğal, çünkü Orhan Pamuk, 12 Eylül sonrasında yalnızca roman yazmakla, ‘estetik’le ilgilenen 12 Eylül öncesi yazarlar gibi politikayla ilgilenmeyerek doğru yapan, gerçek bir edebiyatçı yazar olarak parla/tıl/dı. Gerçekten de 12 Eylül generalleri, dönemin işkenceleri ya da her şeyi satan Başbakan Özal hakkında tek kelime etmiyor, yalnızca roman yazıyordu.

Ancak daha sonra İstiklal Caddesi’nde Kürt ayrılıkçıların gazetesi Özgür Gündem’i satmış, neoliberal politikalar gereği ulusal olanı aşındırılma rüzgârı estiği günlerde, onlara katılıp Atatürk ve Cumhuriyet değerleriyle alay eden pasajlar yazmaktan, konuşmaktan çekinmemişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı bursuyla yazarlık kursuna katılmış olması sineye çekilmişken, Ermeni Kürt katlettik sözleri, onu fena halde politikanın içinde olduğunu gösterdi.

Bu işin dünya çapında erbabı olduğuysa, 2012’de Le Figaro’da ilan olarak yayınlanan, Beşar Esad’ı açıkça tehdit eden “Rusya ve Çin gibi ülkelerden aldığı yardımlara güvenme! İstifa et yoksa Kaddafi gibi ölürsün!” gibi fena halde politik hatta faşizan şiddette bir metne önderlik etmesiyle iyice açığa çıkmıştı.

FİLİSTİN SORUNU KONUSUNDAKİ ESKİ DÜŞÜNCELERİ

Oran Pamuk, Yaser Arafat ve Ehud Barak tarafından Şarm eş-Şeyh Memorandumuyla Oslo Anlaşmasının perçinlendiği 1999 yılında konuyla ilgili “Yahudilerle Birlikte İstanbul’da Büyümek” başlıklı röportajında oldukça yuvarlak düşüncelere sahip olduğunu şöyle göstermişti:

(…)

Peki delikanlılık çağı… O zaman azınlıklarla ilişkileriniz…

İsterseniz daraltalım. (Gülüyor) Madem ki konu Yahudilik, Yahudilerle yetinelim. O zaman hatırladığım 67 harbidir. İsrail’i, Ortadoğu sorununu bütün bunları o sırada öğrendim.

O zaman politik bir bilinçlenme oldu mu sizde?

Arapları tutuyordum, ama bir politik bilinçlenmeden gelmiyordu. Etrafa öyle gözüktüğü için, belki de bir Müslüman dayanışması içinde bulunduğum için…

Hâlâ öyle mi?

O apayrı bir konu. Olaya bir Arap-İsrail çatışması olarak bakmıyorum. O konuya daha sonra değiniriz. 67 savaşına dönünce, niçin o zaman Araplarla özdeşleştiriyordum kendimi diye düşünürsem, sanırım Müslüman olduklarından. Ama, öte yandan, siz de bilirsiniz ki Türkler Araplara karşı son derece şovendirler; tarih teorisi içerisinde Arapları küçümsemek önemli bir yer tutar.

İyi, güzel. Ama inandığınız birtakım şeyler var, her ne kadar bütün ideolojilere biraz eleştirel bakıyorsanız da… Örneğin, İsrail sizce ABD’nin karakolu mu?

Öyle oldu.

Ortadoğu çatışmasında tavrınız nedir?

Bakın, İsrail’in Filistin topraklarını zapt ettiği, onlara haksızlık ettiği inancındayım. İsrail’de barışçıl, uzlaşmacı bir çevrenin hakim olmasını, anlaşmazlıkların barışla halledilmesini isterim. İsrail’in Filistinlilerden aldığı, üzerinde hâlâ yerleşmiş olduğu topraklardan çıkmasını isterim. Ama bu demek değildir ki FKÖ ile her konuda hemfikirim. (Öteki Renkler, İletişim Yayınları, İst. 1999)

2006 yılında Yeni Şafak gazetesinin yaptığı bir röportajda da İsrail’i açıkça eleştiren şu sözleri söylemişti: “Eğer insan başkalarının derdiyle ilgilenmemişse, hayatını yalnızca kendi mutluluğunu inşa etmeye göre kurmuş ve sonra da mutlu olmuşsa ben o mutluluğu sevmem.”

ORHAN PAMUK’UN GAZZE KATLİAMI KONUSUNDA SUSKUNLUĞUNUN NEDENLERİ

Bir zamanlar doğru yolda olan Orhan Pamuk, şimdi ısrarla suskunluğunu koruyor.

En son sosyal medyada görüp nedense not almadığım bir değinisini okumuştum.

Müzesini gezen bir okuru kapıdan çıkarken filozof Zizek’in Filistin’e desteğini anımsatarak kendisinin suskunluğunu ima etmesi karşısında gülümsemiş ve ‘O filozoftur rahat konuşur’ gibi bir şeyler gevelemişti.

Bizce bu suskunluğunun birkaç önemli nedeni var:

Dünya edebiyat yayıncılığının hemen hemen tümü Yahudi kökenlilerin elindedir. Filistin lehine konuşanlara karşı tehdide varacak denli sıkı denetimleri, zaten ürkek ve/ya işini iyi bilen tüccar Orhan Pamuk’u suskunluğa itmiştir.

Orhan Pamuk emperyalist merkezlerin bir yazarı kara listeye almalarının ne anlama geldiğini çok iyi bilir. Ve kendisi aynı zamanda ABD vatandaşıdır. Bu katliamın asıl müsebbibiyle arasının açılmasını, kara listeye alınmasını istemez.

Son neden belki uçuk gelebilir ama apartman komşularıyla binayla ilgili konularda mahkemelik olacak denli savaş içinde olmak insanı perişan eder. Pamuk Nişantaşında 6 dairesinin olduğu depreme dayanıksız binasıyla ilgili yaşadığı sorunlardan başını kaldıramamaktadır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir